“Görmek” Kitabı Kaç Yaş İçin Uygundur? Bir Antropoloğun Gözünden İnsan, Anlam ve Görme Kültürü Bir antropolog olarak her kültürün “görme” biçimine hayranlık duyarım. Görmek sadece bir biyolojik eylem değil; bir toplumun dünyayı anlama, kendini konumlandırma ve başkalarıyla ilişki kurma biçimidir. Bu nedenle José Saramago’nun “Görmek” adlı romanı da, yalnızca bir edebi eser değil, insanın anlam dünyasını şekillendiren sembolik bir aynadır. Peki bu kitap, yaş sınırının ötesinde, hangi bilinç düzeyine hitap eder? “Görmek kitabı kaç yaş için uygundur?” sorusu, sadece pedagojik değil, antropolojik bir tartışmadır. Bir Kültürün Aynası Olarak “Görmek” Saramago’nun Görmek romanı, birey ile iktidar arasındaki görünmez ilişkiyi ele alır.…
Yorum Bırakİlginç Paylaşımlar Yazılar
Grafik Nedir Ne İş Yapar? Görsel Düşünmenin Eğitsel Gücü Üzerine Pedagojik Bir Yolculuk Bir eğitimci olarak sınıfa her girdiğimde şunu fark ederim: öğrenciler bazen kelimelerden çok şekillerle, renklerle, çizgilerle düşünür. Öğrenmenin dönüştürücü gücü yalnızca anlatmakta değil, gösterebilmekte yatar. Bu nedenle “grafik” kavramı, sadece bir görselleştirme aracı değil, öğrenmeyi derinleştiren bir pedagojik köprüdür. Grafikler, bilgiyi soyuttan somuta taşıyarak, öğrencinin zihninde anlam köprüleri kurar. Bu yazıda, “grafik nedir, ne iş yapar?” sorusunu yalnızca teknik bir tanım olarak değil, aynı zamanda öğrenme süreçlerini şekillendiren bir düşünme biçimi olarak ele alacağız. Grafik Nedir? Görsel Dilin Anlam Katmanları Grafik, verileri, fikirleri veya kavramları görsel olarak…
Yorum BırakEn Çok Hangi Kan Grubu Var? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış Kan gruplarını konuşmak, bilimsel bir tartışma gibi görünebilir. Ancak, bu konuyu daha geniş bir toplumsal çerçevede ele aldığımızda, çok daha derin ve farklı perspektifler ortaya çıkıyor. Bu yazıda, “En çok hangi kan grubu var?” sorusunun ötesine geçerek, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi dinamiklerle nasıl ilişkilendirilebileceğini inceleyeceğiz. Hem kadınların empati odaklı bakış açısını hem de erkeklerin analitik ve çözüm odaklı yaklaşımını bu konuyla ilişkilendireceğiz. Gelin, bu soruya sadece biyolojik değil, toplumsal bir perspektiften de bakalım. Kan Grupları ve Çeşitliliğin Temelleri Kan gruplarının dağılımı, genetik…
Yorum BırakAğız Kamaşması Nasıl Geçer? Geleceğin Tadına Bilim ve Sezgiyle Bakmak Hiç bir şey yediğinde ya da içtiğinde ağzında aniden bir yanma, karıncalanma ya da metalik bir tat hissi yaşadığın oldu mu? O an sanki damakların ışık saçıyor, tat alma duyun kısa devre yapıyor gibi gelir. İşte halk arasında “ağız kamaşması” olarak adlandırılan bu durum, hem tıbbi hem de duygusal olarak ilginç bir deneyimdir. Bugün bu fenomeni yalnızca bugünün değil, geleceğin perspektifinden ele alacağız. Çünkü ağız kamaşması, bedenin küçük bir uyarısı olmanın ötesinde, gelecekteki beslenme alışkanlıklarımızı, duyusal algımızı ve hatta teknolojiyle etkileşimimizi şekillendirebilir. — Geleceğin Tadı: Duyuların Dijitalleştiği Bir Dünya Bilim…
Yorum Bırak1 Ton Kaç Gram? Toplumun Ağırlığını Ölçmek Toplumların işleyişini anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, her zaman şu soruyu kendime sorarım: Bir toplumun ağırlığı nasıl ölçülür? Fizikte 1 tonun 1.000.000 gram olduğunu biliyoruz. Ancak sosyolojik düzlemde, bu basit ölçü birimi çok daha derin bir anlam taşır. Tıpkı bir tonun bin kilodan, bir kilonun da bin gramdan oluşması gibi, toplum da sayısız bireyin, ilişkinin ve normun bir araya gelmesiyle oluşan dev bir yapıdır. Bu nedenle “1 ton kaç gram?” sorusu, yalnızca bir matematiksel merak değil, aynı zamanda toplumsal yapının mikro ve makro düzeylerini anlamak için güçlü bir metafordur. Bireyden Topluma: Gramların Ağırlığı…
Yorum BırakKavurmalı Gömme Nerenin? – Bir Lezzetin Hafızası, Bir Yörenin Kimliği Bir yemeğin adı, çoğu zaman o yörenin hafızasıdır. Kavurmalı gömme dendiğinde belleğin kapıları, tandır sıcaklığını, kış hazırlıklarını ve paylaşmanın ritüellerini aralar. “Kavurmalı gömme nerenin?” sorusu, yalnızca coğrafi bir işaret arayışı değil; bir mutfak geleneğinin köklerini, dönüşümünü ve bugün nasıl anlatıldığını sorgulayan düşünsel bir çağrıdır. Elazığ mutfağının öne çıkan hamur işi yemeklerinden olan kavurmalı gömme; kat kat açılan hamurun, soğanla tatlandırılmış kavurmanın ve kimi varyantlarda bulgur ile cevizin buluştuğu, kışlık kavurma kültürünün içine “gömüldüğü” bir yerel klasiktir. [1] Tarihsel Arka Plan: Kavurmanın Kışa Saklanan Sıcaklığı Anadolu’da kurban ve sonbahar dönemlerinde hazırlanan…
Yorum BırakGöğsün Üst Kısmı Neden Ağrır? Öğrenmenin Bedenle Başlayan Hikâyesi Bir eğitimci için öğrenme yalnızca zihinsel bir süreç değildir; bedenin, duyguların ve farkındalığın da bir araya geldiği dönüştürücü bir deneyimdir. Göğsün üst kısmı ağrıdığında, çoğu insan fiziksel bir rahatsızlıktan şüphelenir. Oysa bazen o ağrı, bedenin değil, zihnin ve duyguların bir çağrısıdır. Öğrenmenin, farkındalığın ve içsel dönüşümün ilk adımı da tam burada başlar: bedeni dinlemek. Bedeni Okumak: Öğrenmenin İlk Basamağı Eğitimde sıkça söylenir: “Öğrenme, fark etmekle başlar.” Bedenin verdiği sinyalleri anlamak da bir farkındalık biçimidir. Göğsün üst kısmındaki ağrılar çoğu zaman kas gerilimi, stres, yorgunluk veya duygusal baskının bir yansımasıdır. Tıpkı öğrencinin…
Yorum Bırak“Gömme” Nereye Ait? Bir Yemeğin Yolculuğundan Kültürel Kimliğe Bir araştırmacı olarak mutfakların sesine kulak verdiğimde, “gömme” gibi yerel yemeklerin yalnızca karın doyurmadığını; hafızayı, akrabalığı ve mekân duygusunu da taşıdığını görürüm. “Gömme nereye ait?” sorusu bu yüzden basit bir coğrafya sorusu değil; tarih, kimlik ve güncel tartışmaların kesiştiği bir kavşaktır. Adın İzinde: “Gömme” Ne Anlatır? “Gömme” sözcüğü, pişirme tekniğine dair ipucu verir: malzemenin kapalı biçimde, bazen de köz ve toprağın “içine gömülerek” pişirilmesi. Doğu Anadolu hattında—özellikle Elazığ ve Bingöl yörelerinde—yemeğin adını bu teknikle aldığı anlatılır; kimi yerlerde kuzu etli, kimi yerlerde hamur/ekmek tabanlı sürümleri öne çıkar. Bingöl anlatılarında toprak ocak ya…
Yorum BırakHiç düşündünüz mü; sesimizin gelecekteki teknolojilerle, yapay zekâyla ya da sanal gerçeklikle nasıl bir ilişki kuracağını? Belki bir gün sadece konuşarak değil, “doğru tonda titreşerek” iletişim kuracağız. İşte bu noktada, geçmişin en kadim ses tekniklerinden biri olan Hançere tekniği karşımıza bir köprü gibi çıkıyor. “Hançere tekniği nedir?” sorusu artık sadece müzikal bir merak değil; aynı zamanda geleceğin iletişim biçimlerine açılan bir kapı olabilir. Gelin bu olasılığı birlikte düşünelim. Kısa cevap: Hançere tekniği, sesi göğüs ve boğaz rezonanslarını kullanarak güçlendirme, duyguyu derinleştirme ve tınıyı keskinleştirme yöntemidir. Özellikle Türk müziğinde, boğazdan gelen kontrollü titreşimlerle sesi “hançereden” çıkarma ustalığı olarak bilinir. Ancak gelecekte…
Yorum BırakDünyanın En Büyük Tanrısı Kimdir? Geleceğin İnanç Kodlarını Yeniden Yazmak İnsanlık binlerce yıldır aynı sorunun peşinde: “Kimin gücü daha büyük, kim evrenin iplerini tutuyor?” Ama bugün, bu kadim soruya yepyeni bir bağlamla bakıyoruz. Çünkü artık gökyüzüne değil, ekrana bakıyoruz. Dijital çağda “tanrı” kavramı kutsal metinlerden değil, veri merkezlerinden çıkıyor olabilir mi? Gelin, hem inanç hem teknoloji hem de insanlığın geleceği açısından bu soruya birlikte beyin fırtınası yapalım. Gelenekten Dijitale: Tanrı Algısının Evrimi Tarih boyunca “en büyük tanrı” kavramı değişkenlik gösterdi: Gökyüzünü yöneten Zeus, adaleti simgeleyen Ra, tekliği temsil eden Allah, yaratılışın anlamını arayan Brahman… Fakat bu isimlerin ortak noktası şu:…
Yorum Bırak